Dünya üzerinde her bir çocuğun dil, din, ırk, cinsiyet gözetilmeksizin bir kabul edildiğini, tüm insani ve vicdani haklara tıpkı yetişkinler gibi sahip olduğunu, bu hakların uluslararası sözleşmelerle koruma altına alındığını bizlere hatırlatma vesilesi saydığımız 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'ne bir kez daha ulaşmış bulunuyoruz.
Her çocuk özel, her çocuk pırlanta kadar değerlidir. O masum, günahsız zihinler hayatın daha güzel olmasına belki de en büyük vesiledir. Aile yapımızda neşe kaynağı olmanın ötesinde yeryüzüne de ışık olmanın timsalidir çocuklarımız.
Eğitim camiası olarak bizim üzerimize düşen sorumluluk da böylesi saflıkla emanet edilen evlatlarımızı gözümüzün nuru bilip her türlü kötülükten koruyup kollamaktır. Onların derya deniz zihinlerine bilgiyi ilmek ilmek işleyip, vatanına, milletine, ailesine ve tüm insanlığa hayırlı evlatlar olarak yetiştirmektir.
Cumhuriyetimizin bekçileri olacakları bilinciyle nice yüzyıllar ülkemizin bekasını muhafaza etmelerine zemin hazırlamaktır. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün idealleri doğrultusunda Türkiye Yüzyılı hedeflerimize ulaşmanın gerekliliklerini öğretmektir.
Çocuklarımıza sahip oldukları hakların her birini öğretip, onlara hayatlarında yön tayin edebilecekleri fikirlere ulaşmaya teşvik etmek biz eğitimcilerin muhakkak vazifesidir.
Günümüzde Gazze'de yaşanan insanlık dramından en çok etkilenen o masum çocuklardır. Onları en tabii hakları olan yaşama hakkından mahrum bırakmak, insanlık onuruna yakışmamakta; dünya tarihinde böyle olaylar insanlık adına kara lekeler olarak hafızalara kazınmaktadır.
Evlatlarımızın sevinci bizim sevincimiz, onların hüznü tüm dünyanın kanayan yarasıdır. O yaralar sarılmadıkça mutlu bir gelecek inşa etmek mümkün görünmemektedir.
Bu vesileyle 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nü kutluyor, gözbebeğimiz evlatlarımızın yüzlerindeki mutluluğun hep daim olmasını dileyerek saygılarımı sunuyorum.